Köşe Yazıları

Nevzat Tandoğan usulü Deizm tartışması..!

. .

18 Nisan 2018 Saat: 22:05
Nevzat Tandoğan usulü Deizm tartışması..!
Nevzat Tandoğan usulü Deizm tartışması..!

.

İlk önce Bahçeli, gençlerin deizme kaydığı tartışmalarına değinerek, "Türk gençliğine ateizmin bir önceki istasyonu olan deizm karası çalanlar, yüzleri varsa utansınlar.” dedi.

Ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ı canlı yayında  ‘deizm’ tartışmalarıyla ilgili fırçaladı.

İsmet Yılmaz bunun üzerine  “Deizmin arttığına dair bir değerlendirmemiz yok. Sonuç raporu yayınlandı, bilimsel gerçeklere uymuyor. Bahçeli’nin söylediği bizim de görüşlerimizi yansıtıyor. Bu ülkenin gençliğinin kodlarında DNA’sında genlerinde vatan sevgisi yerel ve milli değerler vardır.

Hayatı pahasına da bu değerleri savunacağını 15 Temmuz’da göstermiştir.” dedi ve Konya Milli Eğitim Müdürlüğü web sitesinden çalıştay sonuç bildirgesi kaldırıldı.

En son noktayı Diyanet işleri Başkanı koydu. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, imam hatip öğrencilerinin dini bilgilerdeki tutarsızlıklar nedeniyle deizme kaydığı değerlendirmesiyle ilgili "Bizim milletimizin hiçbir ferdi, böyle sapık, batıl bir anlayışa asla prim vermez. Milletimize, gençlerimize kimse iftira atmasın."

Web sitesinden sonuç bildirgesini kaldırmanın adı, ya güneşi balçıkla sıvamaktır ya da sorunları halının altına süpürmektir. Meseleyle yüzleşmediğiniz takdirde yarın karşınıza daha büyük bir boyutta gelir.

Biz geçen hafta başladığımız konuya devam edelim. Allah’a şükür ki hiçbir yere bağlı olmadan özgürce düşünüp, fikirlerimizi söylüyoruz, eleştirilerimizi yapıyoruz. Siyasi makamlar ve Yargının hoşuna gitmese de bürokratlardan çok daha özgür durumdayız, şükrolsun.

Öncelikle Deizme katılmadığım halde Diyanet İşleri Başkanı’nın bu yönelişi “sapıklık “ olarak tanımlamasını çok üzücü bulduğumu belirtirim.

Dinde, inanç özgürlüğü vardır ve katılmasam da bir kişinin İslam inancından ayrılmasını anlayışla karşılarım,  karşılanmasını en başta din söyler çünkü. Sonraki asırlarda dinden döneni cezalandıran tanımlamalar kesinlikle Kur’an dışıdır ve statükolaşmış geleneklerin ürünüdür.

Bu yetkililer tam da gençlerin bahsedilen sorunlarının nasıl nedeni olduklarını açıklamışlar. Çalıştay sonuç bildirgesinde belirtildiği gibi “Din eğitimcisinin İslam itikadını öğretirken bireyi özgürleştiren ve ona tercih hakkı veren yönünü vurgulaması gerekmektedir. Aksi takdirde gençler dinden uzaklaşabilmektedir.”

İşte tam da gençleri özgürleştirmeme hali. İşte tam da “dinden uzaklaşmanız veya uzaklaşmamanız da bizim iznimize tabi” hali. Gel de eski Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ı hatırlama. Demek ki devletleşme kişisel bir mesele değil, farklı kişilerde de hep aynı sonucu veren bir özellikmiş.

Yine rapor, “Din eğitiminde öğretmenin anlattığı değerleri temsil edebilmesi büyük önem arz etmektedir. Söylemlerle davranışların tutarsızlığı ve hayata yansımayan bir dînî anlatım genci dinden uzaklaştırmaktadır” diyor.

Bir taraftan din özgürlüğünü anlat, diğer taraftan Deizmi seçene sapık de. Hastanın ilacını reddetmesi gibi bir hal bu. Konya’da öğretmenler toplanmış, bir eğilimden bahsetmiş, sözün uyguladıkları politikalara geleceğini görenler hemen istemezükçü olmuş ve rapor karanlıklara gömülmüş.

Bu ülkenin tarihinde maalesef kitap yakılan dönemler olmuştur ancak bunlar istenmeyen düşüncelerin yaygınlaşmasını önleyememiştir. Özgür düşünce ortamında dini tartışmaların yapılabileceği bir ortam yerine, din dünyasındaki yönelişleri mahkum etmek aslında sorunun ne kadar derin, önemli ve unutulmaması gereken olduğunu gösteriyor.

Bu anlayış, çalıştay bildirgesindeki doğru tespitlere nasıl çözüm getirebilir ki? Çalıştay Bildirge Raporu şöyle diyor:

“İmam hatip liselerinde, inanç tabanlı bir eğitimden ziyade ibadet tabanlı bir din eğitimine ağırlık verilmektedir. Pek çok öğretmen itikat yönünden yeterli olduğu ön kabulüyle hedef kitlesine hitap etmekte; fakat öğrencilerin zihninde hem yaşının gereği olan inanç sorgulamaları hem de çevre ve sosyal medya kaynaklı pek çok soru bulunabilmektedir.

Öğrenci, öğretmeninden ve arkadaşlarından çekindiği için inanca dair kafasına takılan soruları soramamakta, öğretmen de pek çok zaman bu ihtiyacı fark edememektedir.

Öğrenci, cesaretini toplayıp soru sorabildiğinde de genellikle uygun bir dil ile yeterli ve temellendirilmiş cevaplar alamamaktadır. Bazı eğitimciler, soruları geçiştirmekte, bazıları bastırmakta bazıları da tatmin edicilikten uzak cevaplar verebilmektedirler.”

Evet hakikaten böyledir, günümüzde İslam dünyasında dinin asli ruhu gitmiş yerine kabuğu kalmış, şekille ilgili tartışmalar en önemli mesele gibi algılanmıştır.

Değişen dünyada, değişen sorular ibadet şekliyle ilgili değil, tabii ki dinin misyonu, vizyonuyla alakalı olacaktır, olmalıdır. Soru sormaya bile çekinen bir gençlik vakası varken bunu düşman saldırısı gibi algılamak gerçeklikten kopma halini göstermektedir. Daha da ilerisi bu sorunların nedeninin hangi anlayış olduğu daha bir açıklığa kavuşmaktadır.

Gelin de tekrar Profesör Dr. İhsan Fazlıoğlu’nu anmayalım. Tartışmaları başlatan önemli öznelerden Fazlıoğlu, sorunu dile getirirken ilacın acılığını gösteriyor, birilerine göre kötü yapmış olsa da hep bilinendir ki ilaçların çoğu acıdır.

“Dini temsil makamındaki insanların bu durumu sürdüğü müddetçe 10 yıl sonra neslimiz bizimle kavga edecek. Bu dinin bir faydası olsa babama anneme olurdu diyecekler....Ortak neden sahnede dini temsil ettiğini söyleyen insanların eylemlerinin sonucudur. Mesele bu kadar ciddidir.”

Çalıştay raporu yine “Gençler arasında en çok sorulan İtikadî sorulardan biri, kötülük meselesi çerçevesinde neden, “Allah’ın yeryüzünde kötülüklere müdahale etmediği ve sessiz kaldığı” sorusudur.” diyor.

Bu siyasi ahval ve şeriat karşısında diyeceğimiz, iktidarın buyurgan diline Allah’ın bu dünyada müdahale etmeyeceği, insanların performansına bakacağını belirterek sorunun cevabını verelim. Çünkü bu buyurgan yaklaşım gerçekten en başta dine yapılmış bir kötülüktür.

Çalıştayın “Din ve bilimin çeliştiği düşüncesini besleyecek dînî anlatımlar öğrencilerde İtikadî sorunlara neden olmaktadır. Doğru bilgilerle donatılmamış bir Allah ve gayb alemi tasavvuru bulunmakta, hurafeler din addedilmektedir.”

Tespitine çözümler getirmemiz gerekirken, meseleyi halının altına sürme dönemini geçemediğimizi görmek ne acı.!

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu kişisel bloğu Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız